Mevsimler bize neyi hatırlatır?

Sosyal medya, “Kasımda aşk başkadır” söylemi ile ‘yıkılıyor’. Bunu aynı isimli film mi söyletiyor, yazdırıyor insanlara? Yoksa nedir bu sözün alamet-i farikası? Yaz aylarının yorgunluğundan, eylül ayının hüznünden tazelenmiş bir ruhla çıkıp aşka mı hazırlanıyoruz hep beraber? Dalında durmaya inat eden yapraklardaki güneş ışıltısının, her esintide mükemmel dalgalanması mıdır bize bunu söyleten? Kasımda aşk daha tutkulu hissediliyor da diğer aylarda sıradan duygularla mı yaşanıyor?
Kasımda aşk başkadır, tamam ama eylülden devraldığı hüzne ne demeli? Sosyal medyaya bakın, her sayfada hüznü temsilen sararıp dökülmüş yaprak fotoğrafları var. Aşk ve hüznü birbirine yakıştırmak ve birini ötekiyle tarif etmek biraz fazla romantizm olmuyor mu?
Turgut Uyar’ın “Eylül toparlandı gitti işte/Ekim filan da gider bu gidişle” dizeleri bir aforizmaya dönüştü ve her sonbaharda sosyal medya duvarlarını süslüyor. Ah, bu şairler. Sonbaharı bir keder mevsimi olarak kodlamamızda şairlerin küçümsenmeyecek bir payı vardır.
Kasımda aşk başkadır ve bu her şeye rağmen böyle midir? Çok soru sordum, farkındayım. Kimsenin ‘keyifli hüznünü’ ya da romantik duygularını dağıtmak istemem ama şu soruyu da sormalıyım galiba: Havalar iyice serinledi, doğalgaz kullanmak için cesaretinizi topladınız mı?
*
7 Haziran 2015’te Türkiye genel seçimlere gitti. AK Parti birinci parti olsa da hükümeti kuramadı. Seçim iptal edildi ve 1 Kasım’da yeni bir seçim yapıldı. 7 Haziran-1 Kasım tarihleri arasında birçok şehirde bombalar patladı, çözüm süreci bitti, şehir savaşları başladı, HDP binalarına saldırılar düzenlendi ve bu ortamda gerçekleşen seçimden sonra mevcut iktidar oluşturuldu. Faturadan dolayı doğalgaz kullanmaya cesaret edemiyorsak, bu sürece dönüp bakmamız gerekiyor.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi kasım ayında, çatışmalar bitsin, insanlar öldürülmesin, tarihi yerler tahrip edilmesin diye açıklama yaparken vuruldu. Katilleri, aradan geçen onca yıla ve ısrara rağmen hâlâ ortaya çıkarılmadı. Bu menfur cinayet Diyarbakır’ın hafızasına, iktidarın alnına kara bir leke olarak yazıldı.
Kasımda aşk başka olabilir ama toplumsal hafızada böyle de bir yeri var kasım ayının. Seçimler yaklaşırken bu süreci daha çok hatırlayacağız.
*
Kasım ayının bütün bu olup bitenlerle bir ilgisi yok elbette. Ekonomik krizin suçlusu ne kasım ne de diğer aylardır. Gençler, doktorlar ve diğer mesleklerden insanlar yurt dışına kapağı atmanın olanaklarını arıyorsa bunun mevsimlerle ilgisi yok. Savaş çığırtkanlığını mevsimler yapmıyor. Kayyımla yönetilen bir şehirde yaşıyor olmanın dramının müsebbibi de mevsimler değildir.
Geçtiğimiz ayın son günlerinde 9 gazeteci tutuklandı. Evlerine baskın yapıldı, bir çeşit işkence olan ters kelepçe yapılarak gözaltına alınmışlardı ve bu görüntüleri polis servis etmişti. Bu, bütün gazetecilere gözdağı vermekti. Bu mesajı alan hiçbir gazeteci, eğer iktidar kurumlarında çalışmıyorsa, “Ekim filan da gider bu gidişle” diyen gözlerle bakmıyordur kasımın güzelliğine. “Hadi bakalım, meslektaşlarımızın bıraktığı yerden” diyerek mesaiye başlıyorlar. Çünkü mesleğin haysiyetini korumak için başka türlü bir davranış biçimi içinde olmak mümkün değil. Yani kasım ışıltılı bir güneş, sararmış yapraklar ve “Kasımda aşk başkadır” söyleminin yanı sıra memleketteki hukuksuzluklarla mücadele etmek duygusuyla geliyor.
*
Haksızlık yapmamam gerekiyor, “Kasımda aşk başkadır” çıkarsamasında yine de bir umut ışıltısı vardır. Aşık olmak için kimse kasım ayını beklemiyordur elbette ancak kasım ayına kadar aradığı aşkı bulamamış olanlar, “Kasımda aşk başkadır”a, yünlü bir hırkaya sarılır gibi sarılıyor. Bu iyi bir şeydir. Umutlu bir şeydir ve insan eliyle yaratılmış kötülüklere henüz teslim olunmadığının göstergelerindendir. Eminim, şunca belirsizlik içinde boy veren umut, yarınlar için de hazırlar insanı. Hakaret ve hamasetle iktidar kurma çabasındaki siyasetçiler, “Kasımda aşk başkadır”daki apaçık umuda yenilecekler iyimserliği ve kararlılığı çok güzeldir.
*
Sıkı bir tiyatro izleyicisi değilim, tiyatro eleştirmeni hiç değilim. Ancak ortalama bir izleyicinin beğenisi ile diyebilirim ki Eşber Yağmurdereli’nin yazdığı, Rutkay Aziz’in yönettiği “Akrep” oyunu müthiştir. Kemal Günüç’ün yaptığı oyunun müziklerini yıllarca dönüp dönüp dinledim. Lemi Bilgin ile Altan Erkekli büyük oyuncu olduklarını bu oyundaki performanslarıyla aklıma kazımışlardır. İki oyuncunun sesleri kulaklarımdadır. Siyasi bir tutukluyu oynayan Lemi Bilgin, oyunun bir bölümünde şöyle der mesela: “Ayların en zalimi nisandır.” Sesindeki vakar ve duygu yükü, her nisan ayında bu cümleyi kurdurtur bana.

Nisan, elbette ayların en zalimi değildir. Bu cümle olsa olsa “Kasımda aşk başkadır” cümlesinin muadili olabilir. O halde “Ayların en zalimi nisandır” cümlesi, doğa kendisini yenilerken insanın duyduğu sevince, içinde yeşerttiği umuda tekabül eder. Yağmurdereli de metnin bütününde buna işaret eder.
O halde, “Seçime kadar kim bilir bizi neler bekliyor” karamsarlığını bertaraf etmek için “Kasımda aşk başkadır” ya da “Ayların en zalimi nisandır” diyebiliriz.

#Mevsimler #bize #neyi #hatırlatır

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.