Hep beraber yeni bir blok

 

Demirtaş’ın “Yürü” tweeti, Kılıçdaroğlu’nun Goebbels benzetmesi gibi, Mihver karşısında topyekün birleşmeyi anımsatıyordu.

 

 

Meral Akşener masadan kalkarken olacakları özetledi; “Ya tarih yazacağız ya tarih olacağız.” Yıllardır müttefik olan Akşener, ” en son söyleyeceğimi en başından söyleyeyim” diyerek seçime bir kala masadan ayrılıyor.

 

Aslında bu vurucu cümle iki doğru öngörü içeriyor. Evet, gerçekten Akşener tarih olacağa ve daha önce hiç görülmemiş bir siyasi birleşmeye sebep olacağa benziyor. (İYİ’nin cılız “masadan ayrılmadık” açıklamaları karşılık bulmayacak ve artık tek çaresi, Zafer-Memleket ittifakı içerisinde yer almak olacaktır.)

 

Akşener’in İYİ Parti’den bir aday göstermek yerine iki CHP’li belediye başkanını (özellikle de İmamoğlu’nun muhtemel siyasi yasağı istinaf aşamasında beklerken) “sorumluluğa” davet etmesi ayrışmanın ideolojik değil, kişisel olduğunu gösteriyor. Bu ayrıca, CHP’nin “parti aklıyla” da alay ediyor.

 

Oysa Akşener, 24 Şubat’ta Fox TV’de İlker Karagöz’ün “İyi Parti’nin adayı Ekrem İmamoğlu mu?” sorusuna “Bunların hepsi ahmaklık, saçmalık, gerizekalılık.” yanıtını vermişti. Tavırları o kadar sert ve tahammülsüzdü ki, ses tonunu ayarlamakta zorlanıyordu.

 

Akşener’in siyasi geçmişiyle barışılmıştı ve İYİ Parti’nin, henüz Erdoğan’ın yanında pozisyon almayan milliyetçiler olmak dışında bir doktrini yoktu. Hatta yalnızca Iğdır’da olmak üzere, Cumhur İttifakı desteklenebilmişti. Ancak İmamoğlu’nda İYİ ve HDP seçmeni “birleşebilmişti” ve Erdoğan ilk kez yenilmişti. Ardından gerçekten, bu yenilgiyi kişisel algıladı ve İmamoğlu’nu “cezalandırdı”.

 

Bugün, “yeni nesil” milliyetçilikle, yeni nesil MHP olmak arasındaki sonuca gelinmiş oldu. Seri istifalar, siyasi çekişme yerine “değişimi” tercih eden genç üyelerden geliyor görünüyor. Lider partisi olarak kalacakken belki o bile olmayacaklar.

  

 

Kılıçdaroğlu’nun “Halil İbrahim Sofrası” benzetmesi, Emek – Özgürlük Dayanışması ve Sosyalist Güç Birliği’nin ittifaka hangi temelle katılabileceğini tanımlıyor. 

 

Parti-Devlet aklı, Genç Kızılay’a sınıf başkanı seçilmekle övünen bir başkan yardımcısı seçiyor, bir yardım kampanyasında kendi Merkez Bankası’ndan, bakanlıkları üzerinden “kendine bağış yapıyor”, uluslararası temelleri olan bir yardım kuruluşunun afet zamanı çadır satmasına “akli ve ahlaki” diyor. Parti-devlet, devletle dalga geçiyor.

 

Adilce yaşamak, yarışmak ve belki barışmak için, basitçe “Parti Devlet”e karşı kazanmak gerekiyordu. Akşener’in hamlesiyle, CHP nihayet “sağı birleştirmekten” kurtuldu ve hatta tüm siyasi partileri tek adam karşısında birleştirebileceği bir viraja girdi. 

#Hep #beraber #yeni #bir #blok

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.