28. Kurtarma Kazıları Sempozyumu ve Kazılar Çalıştayı

28. Kurtarma Kazıları Sempozyumu ve Arkeolojik Kazılar Çalıştayı 29 Kasım – 1 Aralık 2022 tarihleri arasında Antalya’da gerçekleştirildi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Müze Müdürlükleri tarafınca meydana getirilen kurtarma kazılarına dair raporların sunulmuş olduğu sempozyum, Antalya’da gerçekleştirildi.

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğüne bağlı müzeler ve laboratuvarlardan 354, dış hissedar kurum ve kuruluşlardan 25 uzman ve yöneticinin yanısıra, mevzuyla alakalı 23 akademisyen ile beraber toplamda aşağı yukarı 450 uzman çalıştayda katkı sundu.

Pandemi nedeniyle üç senedir yapılamayan sempozyumun ilk iki gününde, müze müdürlükleri 2021 senesinde yaptıkları kazı ve koruma çalışmaları ile alakalı rapor eder sundu. Sempozyumun ikinci günündeki oturumlar sonra ise Prof. Dr. Fahri Işık, “Uygarlık Anadolu’dan Doğdu” başlıklı bir sunu gerçekleştirdi.

Sempozyum kapsamında müze müdürlükleri üç sene aradan sonra ilk defa kurtarma kazılarına dair neticelerini sunma ve birbirleriyle paylaşma fırsatı buldu.

Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Gökhan Yazgı, açılışta yapmış olduğu konuşmada, Türkiye’nin bilhassa arkeolojik zenginlikler açısından tartışmasız bir gömü durumunda bulunduğunu belirterek, üstün kültür değerlerinin açığa çıkarılması, sergilenmesi, tanıtılması ve ilmi yayınlarla gelecek kuşaklara aktarılmasının asli görevleri bulunduğunu söyledi.

Bunların kurtarma kazısı olmakla birlikte, ilmi çalışmalar olduğu gerçeğini göz ardı etmememiz icap ettiğini belirten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, “Daha önceki çoğu rapor eder da internet sitemizde e-kitap olarak erişilebilir durumda. Bu sempozyumda sunulan rapor eder da gelecek günlerde gene e-kitap olarak hazırlanıp arşive konulacak.” diyor.

Arkeolojik Kazılar Çalıştayı

Etkinliğin mühim bir ayağı olarak üçüncü ve son gün, Arkeolojik Kazılar Çalıştayı’na ayrıldı. Bu çalıştay sayesinde, on seneler sonra ilk defa siyaset ve akademisyenler karşılıklı etkileşim ve malumat alışverişi fırsatı buldu.

Çalıştay kapsamında, Hattuşa kazı başkanı Prof. Dr. Andreas Schachner, Almanya’da kazı çalışmalarının yürütülme stratejisi ile alakalı bir sunu yaptı.

Kültepe Kaniş/Karum Höyüğü’nün kazı başkanı Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, Japonya ve Güney Kore’deki arkeolojik çalışmaların yürütülme prosedürünü, Side Antik Kenti kazı başkanı Prof. Dr. Feriştah Alanyalı ise 19. yüzyılın başlarında Side Antik Kenti’nin almış olduğu göçleri ve günümüzdeki korunma durumuna dair sunu gerçekleştirdi.

Söz mevzusu çalıştay için akademisyenlerden oluşan bir ekip, iki gün süresince dört masa durumunda toplantı yaptı. Bu toplantılarda, arkeolojik kazılara dair problemler ve çözüm önerileri belirlendi. Etkinliğin son gününde ise bütün bu problemler ve çözüm önerileri, Kültür Varlıkları Genel Müdürlüğü ve müze başkanlıklarıyla paylaşıldı.

Burada bir araya gelmenin oldukça değerli ve mühim bulunduğunu belirten Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Yahya Coşkun, “Sorunları konuşmamız oldukça önemli. Arkeolojik Kazılar Çalıştayı’nı neredeyse ilk defa yapıyoruz. Ama bunu bir ön çabalama olarak değerlendirmemiz lazım. Önümüzdeki sene umarız daha geniş kapsamlı bir çalıştay yapmayı istek ediyoruz.” diyor.

Çalıştayda ele alınan mevzular ve çözüm önerileri şu şekilde:

KAZI ÇALIŞMALARI

– Arkeolojik kazıların ihale sonucunda, müteahhidin işçileri eliyle yapılması, kazıların mantığına ve tekniğine aykırıdır. Bu nedenle arkeolojik kazılarda direkt olarak işçi temini ile sağlanan yöntemler geliştirilmeli; genel bütçeden alakalı Mal Müdürlüklerine, Kazı Başkanlıkları ve Müze Müdürlükleri adına ödenek gönderilmesi sağlanmalıdır.

– Kurtarma kazılarında finansman, devletin yanı sıra sponsorlar vasıtası ile de olabilir. Malta sözleşmesine göre iş sahibi kimse, çalışmaları o finanse edecektir.

– Arkeolojik çalışmalar için, bölgeden yetkili ve sorumluluğu olan bir arazi teşkilatı yapısının oluşturulmasına gereksinim vardır. Bu sayede acele müdahale edilmesi gereksinim duyulan kurtarma kazılarının sürekliliğe dönüşmesi durumunda, alakalı müze personelleri arazide devamlı olarak bulunmak zorunda kalmayacak; müzenin işi yalnızca eseri koruma, sergileme ve topluma kazandırmak olacaktır. Arazideki bütün işler arazi teşkilatının rolü olmalı ve belgeleme yapılarak paylaşılmalı, bakanlık tarafınca kontrolü yapılmalıdır.

– Bir tavsiye olarak, kurtarma kazıları ilmi danışman eşliğinde arkeoloji alanında uzmanlaşan firmalar tarafınca da gerçekleştirilebilir. Söz mevzusu şirketler, arkeolog, sanat tarihçisi ve antropolog gibi uzmanlar tarafınca kurulmalıdır. Bu firmalar sayesinde, kazıbilimci istihdamı sağlanacak ve müzelerin üstünden de büyük bir yük alınacaktır.

– Kazı yapılması öngörülen bölgeler kamulaştırılmalıdır ve arazi sahibinin ziyanı tazmin edilmelidir. Öneri olarak 42. maddenin işler hale getirilebilmesi için hukuksal boyutu tekrar değerlendirilmelidir. Özel mülkiyette kalan taşınmazların takas yöntemiyle kamulaştırılması kolaylaştırılmalıdır.

– Cumhurbaşkanlığı Kararı ile yürütülen kazılarda proje bazlı çalışmalar da olmalıdır. Ayrıca kazıların içerisinde de değişik finans kaynaklarıyla yerli ve yabancı uzmanlardan oluşan projelerin bulunması desteklenmelidir. Bu sayede projelerin bir şahsa bağlı kalmadan oldukça sayıda bilim insanı ile çeşitlilik kazanması olası olacak ve projelere ek maddi yardımcı sağlanmasının yolu açılacaktır.

– Kazı çalışmalarının altında yürütülen projelerde gösterim yapması amacıyla verilen belgeler kazı başkanı ile bir protokol ile muayyen bir müddet zarfında verilmeli, gösterim yapılmadığı takdirde protokol gereğince geri alınmalıdır.

– Birçok örenyerinde kazı evi depoları kifayetsiz kalmaktadır. Bu amaçla olası olması durumunda alakalı müzelerin bahçelerinde; emniyet problemi yoksa kazı alanlarında konteyner depolar oluşturulabilir.

– Kazı başkanlarına ait hususi arşivlerin çabalama bittikten sonra ya da kazı başkanının vefatı ardında, ortada kalmaması için Genel Müdürlük bünyesinde(?) bir arşiv birimi oluşturulmalı; varsa de geliştirilerek erişimi sağlanmalıdır.

– Ülkemizde meydana getirilen yüzey araştırmaları da dahil edilerek, büyük ölçekli, oldukça katılımlı, yakın dönemden geçmişe, merkezden taşraya uzanan bir kültür envanter çalışması başlatılmalıdır. Bu çalışmaların internasyonal platformlar da dahil olmak suretiyle aleni bir halde erişimi sağlanmalıdır.

ARKEOLOJİK BELGELEME

– Eser tanımları ve belgeleme metotlarındaki eksikliklerin giderilmesi ve kurumsal/arkeolojik hafızanın aktarımını sıhhatli bir halde gerçekleştirilmesi amacıyla temel ilkelerin belirlenmesi gerekir. Kültür Varlıkları tanımlamasının bilhassa Envanterlik ve Etütlük eser tanımlarının niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Tanımsal belgeleme ilkelerinin oluşturulması, Fotografik belgeleme ilkelerinin oluşturulması, çizimsel ve dijital belgeleme ilkelerinin oluşturulması gerekmektedir.

– Kurumsal hafızanın devamlılığını sağlamak amacıyla vefat etmiş ya da emekli olmuş kazı başkanlarının arşivlerinin dijitalleştirilmesi için adımlar atılmalıdır.

– Bakanlık kanalıyla, arkeolojik kazı çalışmalarının zamanları ve değişik gereksinimleri göz önünde bulundurularak kazı heyetinin önerileri doğrultusunda standart bir veri tabanı oluşturulmalıdır.

– Taşınmaz mimari nedenlere yönelik 3d tarama ve dijital sistem ilkelerinin belirlenmesi ve veri tabanı oluşturulmasının yanında dünyada örnekleri bulunan belgeleme uygulamaları aynısı bir modülün hazırlanması gerekmektedir.

– Öncelikle organik ve inorganik malzemelerin ayrımının yapılması ve insan, hayvan, nebat ve inorganik öteki kalıntıların korumalarına yönelik gerek kazı alanları ve depolarda, gerekse müze müdürlüklerinde mevzubahis ayrın gözetilerek tedbirlerin katılması gerekmektedir. Tüm arkeolojik çalışmalarda mevzubahis eser grubuna ehemmiyet verilmesi ve araştırılmasının teşvik edilmesi gerekmektedir.

– Ülkemizdeki laboratuvarlarda hangi tür yöntem analizlerin ve hangi ekipmanlarla yapıldığı, birtakım çözümleme türleri için akreditasyona haiz olan laboratuvarların belirtildiği ve kesafet oluşması nedeniyle çözümleme sonuçlarının gecikmesini önlemek amacıyla laboratuvarların kapasitelerinin de bulunmuş olduğu bir sıralama oluşturulması gerekmektedir.

– Arkeolojik çalışmaların bütüncül bir halde ele alan bir çözümleme veri tabanının oluşturulması gerekmektedir.

– Analiz çalışmalarında karşılaşılan problemlerin önlenmesi için uzun solukta Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Kazılar ve Araştırmalar Daire Başkanlığı’na bağlı arkeometri laboratuvar biriminin kurulması, kısa vadede ise işin ehli hocaların katılımı ile alakalı bakanlık personeline eğitimler verilmesi önerilmektedir.

– Kurulması tavsiye edilen laboratuvar birimi için yöntem personel alımı ve sürdürülebilirliği için çalışmaların yürütülmesi önerilmektedir.

– Analiz çalışmalarındaki verilerin ham halinin bildirilmesi kaydıyla yurtdışındaki laboratuvarlara inceleme için gönderilebilmesi gerekmektedir.

– Analiz örneklerine dair 6.4.2022 tarihindeki yazısı ile bildirilen bioarkeolojik malzemelerin analizlerine yönelik kısıtlamaların kaldırılması gerekmektedir.

– Kazı başkanları ve çözümleme çalışmalarını yürüten akademisyenler arasında gösterim hakları ile alakalı ortaya çıkan problemlerin önlenmesi amacıyla gösterim haklarına dair direktif maddesine riayet edilmesi gerekmektedir.

– Bakanlık ve TÜBİTAK arasında imzalanacak bir protokolle yerli ve yabancı heyetlerce yürütülen kazı faaliyetlerinden elde edilmiş verilerin analizini bedava ya da makul bir ücretle yapılması esasının ve bilhassa karbon analizlerinde C13 verileriyle beraber bütün analizler için ham verilerin ve kalibrasyonunun verilmesi önerilmektedir.

KORUMA İLKELERİ

– Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Müdürlüğü’ne dair vazife tanımlarının olduğu bir yönetmelik oluşturulmalıdır. Bu yönetmelikle yalnızca sorumlu personelin değil, aslında koruma ve tamir meslek alanında çalışacak kişilerin de tanımlanması beklenmektedir.

– Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne bağlı Restorasyon Daire Başkanlığına ya da makul görülecek bir daire başkanlığına bağlı bir “Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Danışma Kurulu” oluşturulmalıdır. Bu kurul, alakalı internasyonal sözleşmeler ve Türkiye’deki muayyen koşullar için genel kabul görmüş mesleki standartlar temelinde, araştırmaların, kazıların, belgeleme ve konservasyon çalışmalarının hangi koşullar altında yapılacağının belirtildiği bir kılavuzun oluşturulmasını sağlamalıdır.

– Kazı tiplerine göre genel standartların oluşturulmasına yönelik üniversiteler, kazı başkanlıkları, bölge laboratuvarları, hususi firmalar gibi iştirakçilerin bulunmuş olduğu Danışma Kurulu denetiminde geniş çaplı komisyonların oluşturulması sağlanmalıdır.

– Yurtdışında uygulanan korumaya yönelik ilkelerin bir komisyon tarafınca değerlendirilmesi ve ülkemizde uygulanabilirliği olan ilkelerin yasal düzeyde ülkemize entegre edilmesi sağlanmalıdır

– Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun tekrar yapılandırılması, heyet üyeleri arasına meslek profesyonelleri eklenerek, kurulun vazife ve çabalama alanının genişletilmesi gerekmektedir.

– Koruma Kurullarında restoratör ve konservatörlerin üye olarak yer alması gerekmektedir. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkartılacak kültür varlıklarının korunmasında, yasal çerçeve ve iç hukuk düzenlemelerindeki problemler giderilmelidir.

– Koruma meslek elamanlarının mezuniyetleri ve deneyimlerinde çeşitlilik sorununu gidermek amacıyla Hizmet içi eğitim uygulamaları düzenlenmelidir. Gerektiğinde bir mevzu üstüne kısa süreli kurslar da yapılmalıdır.

– Korumaya yönelik eğitimlerde zorunlulukların bulundurulması, bölge laboratuvarları, müzeler ve arkeolojik kazılarda staj ve staj eğitimlerinin kafi ölçüde gerçekleştirilmesi için imkan ve imkân yaratılması gerekmektedir.

– Kazı çalışmalarında ortaya çıkan organik materyallerin korunması hikayesinde bir kılavuz oluşturulması gerekmektedir. Kazı çalışmalarını yürüten kazı ekiplerine önleyici ve temel koruma hikayelerinde eğitimler verilmelidir.

– Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünce koruma ilkelerine yönelik eğitim videolarının oluşturulması ve mevzubahis videoların Genel Müdürlük internet sayfalarından ilgililere ulaştırılması gerekmektedir.

– Eserlerin korunmasında bölge, devre ve şart farkı bulunmasından dolayı, alanlarında uzman kişilerce temel yöntemlerin belirlenmesi. Müze kurtarma kazılarında yer alacak kazıbilimci ve alakalı uzmanlara ilk müdahale eğitimleri verilmesi. Doğal afetlere karşı önlemler alınmasına yönelik komisyonlar oluşturulması ve oluşturulacak komisyonlarca bütüncül çalışmaların gerçekleşmesi gerekmektedir.

– Üniversitelerde Koruma Onarım bölümlerinin kazı gereksinimlerine yönelik uzmanlaşma düzeyi oluşturması. Ülke genelinde gerçekleştirilecek restorasyon uygulamalarının öncesinde ve sonra kamuoyuna lüzumlu bilgilendirmelerin yapılması gerekmektedir.

– Kazı depolarının müze depoları olarak işlem görmemesi, mühürlenme ya da mühürlenmeme mevzusu ile alakalı lüzumlu esnekliklerin sağlanması, kifayetsiz eğitim alan kişilerin çabalama alanlarında laf sahibi olduğundan meydana gelen problemlerin giderilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmelidir.

– Koruma alanında meydana getirilen kapsamlı projelerin yüklenicilere bırakılması mühim bir sorundur. Arkeolojik alanlarda müteahhit çalışmalarında bir düzenlemeye gidilmesi ve lüzumlu denetlemelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

ARKEOLOJİNİN TOPLUMSALLAŞTIRILMASI

– Birey ve toplumun arkeoloji ile iyi mi buluşturulacağı önemlidir. Bu nedenle arkeolojik çalışmalarla alakalı farkındalık oluşturulması, duyurulması ve bilgilendirme yapılması önemlidir.

– Yakın zamana kadar arkeolojik alanlarda kafi koruma ve emniyet önlemlerinin olmaması ve kaçak kazı olabilir endişesi gibi sebeplerden kaynaklı bulunan eserlerin gizli saklı tutulması arkeoloji kazıların halk nezdinde gizemli kalmasına ve kazılara kuşku ile yaklaşılmasına niçin olmuştur. Ayrıca arkeolojinin bilgisi olmayan insanlarda ilk akla getirmiş olduğu şey yasaklardır. Kriterleri bilmediği için insanlar, kendini mülkleri için korumacı, arkeolojik eserler için yok edici bir tasarruf içine girmektedir.

– Farkındalık çalışmalarının en etkili ve kalıcı olduğu kitle çocuklardır. Koruma bilinci erken yaşta oluşmaya başladığından Milli eğiyim Müdürlükleri ile de işbirliği yapılarak kesinlikle anaokulu ve ilköğretim düzeyindeki çocuklara yönelik faaliyetler önceliklendirilmelidir.

– Ülke perspektifinde öğretmen, polis, jandarma, kumsal emniyet personeli, imamlar, mahalli düşünce önderleri ve gazetecilere yönelik kültür varlıklarının korunması ile alakalı eğitim uygulamaları düzenlenmelidir.

– Bu kapsamda, müze müdürlükleri ve kazı başkanları işbirliği içerisinde bir uygulama oluşturmalıdır. Okullar açılmadan ilkin öğretmenlere yönelik düzenlenen seminerlerde kazı başkanları arkeolojik çalışmalar ve kültürel mirasın korunmasına dair eğitimler verebilir.

– Kazı heyet üyelerinde bulunan kıdemli öğrenciler nezaretinde ufak gruplar durumunda kazı alanları muayyen periyotlarla yerelden başlayarak halka gezdirilmelidir. Kazı bölgesindeki mahalli halk ile entegrasyon oldukça önemlidir. Yereldeki hanımları da kazı çalışmaları ile entegre etmenin toplumdaki farkındalığı çoğaltmak için mühim olduğu düşünülmektedir.

– Kazı alanlarında arkeoparklar kurulmasının insanların meydana getirilen çalışmakları üçüncü boyuttan anlamasını sağladığından ve görünür kıldığından yararlı olacağı düşünülmektedir. Arkeofestlerin cemiyet ile arkeolojinin kaynaşmasıda mühim rol oynayacağı düşünülmektedir. Kültürel mirasın korunması mevzusu ile alakalı yapılacak eğitim çalışmaları için müzelere Müze Eğitimcisi ekibinin istihdam edilmesi önemlidir.

– Sosyal medya paylaşımlarında iletişimcilerin desteğinin alınmasının daha ustalaşmış ve etkili paylaşımlar yapılması için mühim olduğu düşünülmektedir.

– Kazı resmi internet sayfaları ve toplumsal medya paylaşımları için ana çerçevenin Bakanlıkça belirlenmesi, ayrıca Kazı başkanlıklarına fazla müdahaleci davranılmaması gerektiği düşünülmektedir.

– Kazı başkanlıklarının heyet üyeleri ve öğrenciler ile toplumsal medya paylaşımlarını düzenleyen bir protokol oluşturması önerilmektedir.

– Toplumu bilinçlendirmek amaçlı tanınmış arkeoloji, kurum dergileri ve gazetelerde meydana getirilen çalışmalarla alakalı makaleler yayımlanabilir. Ayrıca kazıyı tanıtan el broşürleri hazırlanabilir.

– Kazı çalışmalarında bulunan eserin yayıma girecek ayrıntı görüntülerinin paylaşılmasından ziyade eser, bulunmuş olduğu hali ve bilgisi ile beraber paylaşılmalıdır.

– Kazı başkanları meydana getirilen çalışmalar ile alakalı bakanlığın daha önceden belirleyeceği kriterler doğrultusunda mahalli ve milli basın organlarına bakanlık izni olmadan malumat verebilmelidir. Ayrıca tanıtım faaliyetlerinde bakanlık lüzumlu kolaylık sağlanmalıdır.

– Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla alakalı yapılacak yüzey araştırması, sondaj ve kazı çalışmalarının yürütülmesi hakkındaki yönergenin, “kazı ve yüzey araştırmaları esnasında elde edilmiş kültür varlıklarına dair basın -yayın kuruluşlarına verilecek haber, röportaj, belgesel çekimi vb. talepleri, kazı/araştırma başkanınca bakanlığın basın ve halkla ilişkiler müşavirliğine iletilir. Bakanlıktan alınacak makul görüş sonrası verilen izinler doğrultusunda basın-yayın kuruluşlarına malumat verilebilir” kısmının, “öncelikle bakanlık bilgilendirilmelidir” olarak değiştirilmesi gerekmektedir.

– Kazı çalışmaları ile alakalı mahalli ve milli basına bilgilendirme amaçlı haberlerin alakalı gösterim kuruluşları tarafınca çarpıtılarak kamuoyuna sunulması durumunda haber, bakanlık tarafınca tekzip edilmelidir.

– İl merkezlerinde ve Örenyeri karşılama merkezlerinde tanıtım amacıyla ünik eserlerin imitasyonları sergilenebilir. Örenyeri karşılama merkezinde kazı tarihçesine dair sergileme alanları oluşturulabilir. Kazı başkanlarının muayyen periyotlarla müze müdürlükleri ile işbirliği içerisinde müzelerde geçici sergi düzenlemelerinin yararlı olacağı düşünülmektedir. Kazı evlerinin yakınında kalıcı ve geçici resim sergisilerinin, hologramlarda ve imitasyon eserlerin de bulunmuş olduğu malumat evleri kurulabileceği düşünülmektedir.

– Kültür varlıklarının onarımına katkı paylarının valiliklerin insiyatifine bırakılmadan %50’sinin il sınırları içindeki bütün kazılara eşit olarak paylaştırılmasına yönelik bakanlık tarafınca düzenlenme yapılması önerilmektedir.

– Özel firmalarla işbirliği yapılıp kazı çalışmaları için çoğu yardımcı sağlanabilir. İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri kazı başkanlarının sponsor bulması mevzusu ile alakalı koordinatör rolü üstlenebilir.

– Gönüllülük kapsamında kazı çalışmalarına katılmak isteyen kişilerin kazı heyetine katılması için müze müdürlükleri ya da kazı başkanlıkları bu işlemleri direkt olarak sistem üstünden gerçekleştirebilir. Arazi çalışmaları tamamlandıktan sonra üniversitede yapılacak çalışmalar için kazı başkanının onayı doğrultusunda gönüllüler istihdam edilebilir.

– Ziyaretçi kapasitesi ve kazı alanının durumu göz önüne alınarak kazı çalışmaları süren örenyerlerinde kazı başkanlığınca belirlenen ve yöntem olarak gezilmesinde mahzur bulunmayan bütün alanlara ziyaretçi katılması önerilmektedir. Taş Tepeler projesinde olduğu gibi Anadolu’nun mühim turizm noktalarında yöresel destinasyon merkezlerinin oluşturulması önerilmektedir.

– Yurtdışı sergilerine devam edilmesi, tanıtım amaçlı olarak kazı ve müzelerde bulunan kültür varlıkları ile alakalı takvim, ajanda gibi tanıtım materyallerinin yaptırılması önerilmektedir.

– Kazılar için gerçekçi, hareketli ve öngörülemeyen durumlara göre güncellenebilir Yönetim Planları oluşturulmalıdır. Alan yönetimi planı içerisinde kazı alanlarının kuvvetli ve zayıf yönlerinin belirleme edilerek ileriye dönük bir planlama içerisinde arkeolojik çalışmalar için fiil planları hazırlanmalıdır.

– Kazıların yeni bir formasyona girmesi gerekmektedir. Sadece eser ve malumat odaklı değil, kazı evleri de dahil olmak suretiyle laboratuvar ve inceleme merkezine dönüşmelidir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.